Bağımlı Kişilik Bozukluğu, C kümesi (kaygılı ve korkulu kişilik bozuklukları) içinde yer alır. Bu kişiler, bakım ve ilgi görme ihtiyacı içindedir ve bu ihtiyacı karşılayabilmek için boyun eğici ve onay arayıcı davranışlar sergilerler. Terk edilme ve ayrılma korkusu belirgindir. Hayatlarında önemli gördükleri kişiler olmadan hayatta kalamayacaklarına inanırlar. Bu nedenle, bu kişilerin kendilerini terk etmemeleri için itaat etmeleri ve uyum göstermeleri gerektiğine inanarak, ilişkilerinde aşırı bağımlı bir tutum geliştirirler.
Bağımlı kişilik bozukluğu nedir?
Bağımlı Kişilik Bozukluğu, oral dönemdeki saplanma nedeniyle ortaya çıkar. Oral dönem, yaşamın 0–1 yaş arasını kapsar. Hayatın ilk yılında, dünyaya dair temel fikirlerimizin temeli atılır. Bu dönem sevgi, ilgi ve mutluluk içinde geçmişse kişi ilerleyen yaşamında daha iyimser ve güvenli bir bakış açısına sahip olur. Ancak yoksunluk, sevgisizlik ya da biyolojik ihtiyaçların yeterince karşılanmaması durumunda, dünya daha karamsar algılanır.
Bu dönemde saplanma yaşayan bireyler, ileriki yaşamlarında kendilerine destek olacak, güvenebilecekleri kişileri arama eğilimindedir. Temel güven duygusu, ilk bir yıl içinde sevgi nesnesine ulaşılabilirlikle ilişkilidir. Bebek açısından bu, “Dara düştüğümde annem ne kadar sürede geliyor?” sorusuyla özetlenebilir.
Bebek yalnızca beslenmek için emmez; emmek ona haz da verir. Bu davranışın temeli aslında anne karnında başlar. Hoşnutluk ve hoşnutsuzluk yaşantılarının temel alanı, yemek, doymak, yiyememek ve açlıkla ilgilidir. Bu dönemde çocuğun biyolojik ve ruhsal gereksinimleri iç içe geçmiştir; aralarında sınır çizmek mümkün değildir. Çocuk beslenme yoluyla yalnızca fiziksel ihtiyaçlarını değil, aynı zamanda ruhsal ilgi ve sevgi ihtiyacını da karşılar.

Alma ve verme temaları oral dönemle yakından ilişkilidir. Oral doyum, belirgin bir güvenlik ve iyimserlik duygusu yaratırken, oral yoksunluk ise kötümser ya da sadistik bir hak isteyiciliğe yol açabilir. Bir kişi oral istekler dünyasında fikse olursa, genel davranışlarında kendisiyle ilgilenme eğilimi gösterir ve çevresindeki insanların da onunla ilgilenmesini bekler.
Oral dönemin birbirine zıt iki alt evresine bağlı olarak bu ilgilenilme isteği, ya aşırı bir pasiflik biçiminde ya da aktif, oral-sadistik davranışlar şeklinde kendini gösterebilir.
Oral dönemle ilişkili fenomenler şunlardır:
- Gece korkuları
- Uyumsuzluk
- Yeme bozuklukları
- Gastrointestinal (mide–bağırsak) yakınmalar
- İsteme zorlukları
- Verme zorlukları
- Sürekli danışma ihtiyacı (örneğin: “Akşam ne yemek yapsam?”, “Bu kıyafet olmuş mu?” gibi)
- Önemli konularda kararı bir başkasına bırakma alışkanlığı
- Bu belirtiler, oral döneme özgü bağımlılık, ihtiyaç duyma ve güven arayışı temalarının yetişkinlikteki yansımaları olarak değerlendirilir.
Bağımlı kişilik bozukluğunun belirtileri nelerdir?
Bağımlı Kişilik Bozukluğunun belirtileri aşağıda sıralanmıştır:
- Günlük akıştaki küçük kararları alırken dahi çok zorlanırlar. Örneğin, kıyafet alacakken annesinin, partnerinin onayını alırlar.
- Hayatlarının önemli alanlarında veya hayatlarındaki önemli kararlarda başkasının sorumluluk almasını isterler.
- Diğerlerinin desteğini ve ilgisini kaybetmemek için, onlarla çatışmaktan kaçınırlar. İçsel olarak çatışsalar dahi bunu ifade etmez ve itaat ederler.
- Bir işe başlamaları veya sonlandırmaları güçtür. Bir başkasının yönlendirmesine ve sorumluluk almasına ihtiyaç duyarlar.
- Ötekilerden destek ve onay almak o kadar önemlidir ki bazen kendi doğrularına veya çıkarlarına ters düşecek şeyler yapabilirler. Örneğin, bir arkadaş grubuna girmek için dersi ekmeleri söylenirse, derse katılmak isteseler bile dersi ekebilirler.
- Yalnızlık korkuları çok fazladır. Çünkü önemli öteki olmadan hayatta kalabileceklerine inanmazlar.
- İlişkisiz yapamazlar. Bir ilişkileri bittiğinde hemen başka bir ilişkiye başlayabilirler. Hatta ilişkinin bitme ihtimalini düşünmeye başladıktan sonra, başka bir ilişki içine girmeyi deneyebilirler.
- Terk edilmeyle ilgili yoğun endişe içindedirler.
Bağımlı kişilik bozukluğunun nedenleri nelerdir?
Bağımlı Kişilik Bozukluğu, psikanalitik yaklaşımda oral bağımlılık olarak da adlandırılır. Bağımlı Kişilik Bozukluğu (BKB), oral saplanma sonucu oluşur. Çocukluk döneminde aşırı korunan, sürekli verilen ve özerklikleri kısıtlanan çocuklarda bu durum daha sık görülür. Bu çocuklar, yanlarında her durumda destek olan, koruyup kollayan kişiler olmadığında kendilerini çok güvensiz ve kaygılı hissederler.
Bakımverene ek olarak, çocuk okul ortamında da bağımsızlığı desteklenmediğinde, hatta özerkliği kısıtlanıp ceza ile karşılaştığında, BKB gelişme riski artar. Oral karakterler, çocukluklarında yürümeye ve konuşmaya başladıklarında sürekli kısıtlamalarla karşılaşmışlardır. Çocuğun çevresini keşfetmesi, karıştırması ve girişimde bulunması desteklenmez; tersine engellenir.
Tüm bu deneyimler, çocuğun bağımsız davranmasını, bağımsız düşünmesini, girişimde bulunma cesaretini ve özerk benlik hissini engeller.
Çocukluk dönemi yaşantıları bağımlı kişilik bozukluğunu etkiler mi?
Evet, bütün kişilik bozukluklarında olduğu gibi çocukluk dönemi yaşantılarının Bağımlı Kişilik Bozukluğu üzerinde etkisi vardır. Normalde çocuk, karşılaştığı engellerle uğraşır, dener ve kendi gücüyle başa çıkmayı öğrenir. Çocuğu tamamen korumak ve her zorluğunda müdahale etmek, onun bu başa çıkma becerilerinden mahrum kalmasına yol açar. Bakımveren, çocuğun her zorluğuna yardım ettiğinde, çocuğa aslında şu mesajı iletir: “Sen tek başına dünyayla baş edemezsin, yetersizsin, bensiz yaşayamazsın.”
Böyle ailelerde çocuk, her düştüğünde kaldırılır. Oysa çocuk büyüdükçe, aile her zorlukta yanında olamaz. İşte tam bu noktada kişi, önemli öteki tarafından terk edilmiş hisseder. Zorluklarla baş etme noktasında terk edilmiş biri… Bu his, kişinin bağımlı davranışlar geliştirme riskini artırır.
Aslında, zorluklar karşısında çocuğa yardım etmeden yanında bulunmak ve desteklemek, gerçek anlamda onu terk etmemektir.
Hangi durumlarda bir psikoloğa başvurmak gerekir?
Kişi, Bağımlı Kişilik Bozukluğu belirtileri gösterdiğini ve bu belirtilerin günlük yaşamında zorluklara yol açtığını düşünüyorsa bir uzmana başvurabilir. Bu belirtilere ek olarak depresyon, kaygı bozukluğu gibi ek sorunlar da görülebilir. Böyle durumlarda destek almak önemlidir.
Bağımlı kişilik bozukluğu tedavi edilebilir mi?
Evet, tüm kişilik bozukluklarında olduğu gibi Bağımlı Kişilik Bozukluğu da psikoterapi ile tedavi edilebilir.
Psikoterapi bağımlı kişilik bozukluğunda nasıl uygulanır?
Psikoterapi sürecinde, bağımlı kişilik yapısının kökenlerine dair derinlemesine bir çalışma yürütülür. Bu bağımlılık örüntüsü, genellikle oral dönem gelişimi ve erken çocukluk dönemindeki bakımveren tutumları ile yakından ilişkilidir. Terapi sürecinde, kişinin geçmiş deneyimlerinin bugün üzerindeki etkisi, ilişkilerinde ve benlik algısında nasıl yeniden sahnelendiği fark edilmeye başlanır. Bu bağlantılar görünür hale geldikçe, kişinin iç dünyasında ve davranışlarında anlamlı değişimler ortaya çıkar.
Kişi, bebeklik döneminde öğrendiği bağlanma ve ilişki kurma paternlerini yeniden gözden geçirmeye başlar. Seanslarda, bağımlı karakterin ilişki kurma biçimi dikkatle incelenir. Bu ilişki tarzı, genellikle terapistle kurulan ilişkide de benzer şekilde kendini gösterir. Aktarım ve karşı aktarım analizi aracılığıyla, bu döngü derinlemesine çalışılır ve anlamlandırılır.
Örneğin, ailesinden sürekli yönlendirme veya onay bekleyen bir birey, terapistten de benzer bir şekilde sürekli tavsiye veya yönlendirme bekleyebilir. Bu beklenti karşılanmadığında hayal kırıklığı, üzüntü ya da öfke hissedebilir. Terapötik ilişki içindeki bu dinamikleri fark etmek ve dönüştürmek, kişinin yalnızca terapi sürecinde değil, günlük yaşamındaki ilişkilerinde de daha bağımsız ve sağlıklı bağlar kurabilmesinin ilk adımı olur.
Terapi sürecinde, kişinin kurduğu örtük nesne ilişkilerini fark etmesi önemlidir. Örneğin, bağımlı karakterlerde sıklıkla görülen örtük nesne ilişkilerinden biri “hepsini ben alacağım” arzusudur. Kişi, bu arzuyu farkında olmadan tersine çevirir; örneğin yemeği herkese dağıtır ama kendine kalmaz. Her zaman fedakâr rolünde davranır.
Aslında kaçtığı şey “hepsini ben yiyeceğim” arzusudur. Oral açlıkları (sevgi, şefkat, ilgi) nedeniyle kendi içsel arzularından korkar. Çok fazla bencil olmaktan korktuğu için bunun tam tersi yönde, aşırı verici bir tutum geliştirir. Kişi, kendi açgözlülüğüyle yüzleşmemek için “kendisine karşı verici bir insan” rolüne girer.
Terapi sürecinde, kişi kendi bencil yanıyla yüzleşir ve kullandığı savunmalar yavaş yavaş deşifre edilir. Bu süreçte birey, iç dünyasındaki çatışmaları fark eder; bastırdığı yönleriyle karşılaşarak, kendisiyle daha bütünleşmiş bir ilişki kurmaya başlar.
Hangi terapi yöntemleri (psikodinamik terapi, bilişsel davranışçı terapi vb.) etkilidir?
Bağımlı Kişilik Bozukluğu tedavisinde psikanalitik (psikodinamik) terapi, psikanaliz ve kişilerarası terapi gibi yaklaşımlar uygulanmaktadır. Özellikle kişilik yapısına yönelik köklü değişimler hedeflendiğinde, psikanalitik (psikodinamik) terapi etkili bir yöntemdir ve uygulamakta olduğum yaklaşımdır.
İlaç tedavisi bağımlı kişilik bozukluğunda gerekli midir?
Kişilik bozuklukları ilaç tedavisiyle değil, psikoterapi ile tedavi edilir. Kişilik yapısındaki sorunlar ve içsel çatışmalar, psikoterapi aracılığıyla çözümlenir. Ancak kişilik bozukluğuna depresyon, kaygı bozuklukları gibi ruhsal sorunlar eşlik ediyorsa, hekim yönlendirmesiyle ilaç tedavisi uygulanması gerekebilir.
Tedavi süreci ne kadar sürer?
Bağımlı Kişilik Bozukluğu tedavi süresi, birçok faktöre bağlı olarak değişiklik gösterir. Kişinin motivasyonu, kişilik özellikleri, terapiye düzenli katılımı, eşlik eden ruhsal veya fiziksel sağlık sorunları, sosyal destek düzeyi ve yaşam koşulları bu süreyi etkileyen unsurlardır. Genel olarak tedavi süreci yaklaşık 1–3 yıl arasında tamamlanmaktadır.
Bağımlı kişilik bozukluğu olan bireyler ilişkilerinde hangi zorlukları yaşar?
Bağımlı Kişilik Bozukluğu olan kişiler, kendilerinden daha akıllı veya becerikli gördükleri insanlara sürekli akıl danışma eğilimindedir. Önemli ötekini bilgili ve deneyimli, kendilerini ise yardıma muhtaç olarak algılarlar; bu ilişkilerde kendilerini güvende hissederler.
Aynı zamanda başkalarına karşı verici ve fedakar davranabilirler. Bu davranışlarının nedeni çoğunlukla başkalarının sevgisini ve ilgisini kazanmak ya da kendilerini yeterince değerli hissetmedikleri için başkalarına bir şeyler vererek kabul göreceklerini düşünmektir.
İş ve sosyal hayat bağımlı kişilik bozukluğundan nasıl etkilenir?
Bağımlı Kişilik Bozukluğu olan kişiler genellikle kendilerini bir destek nesnesiyle bağlantılı ya da destek sağlayan bir ekibin içinde konumlandırmayı tercih ederler. Örneğin, bir kuruma katılmak, orada varlık göstermek ve destek almak ya da bir sivil toplum örgütü içinde başkalarına yardım etmek gibi.
Bu kişiler, sorumluluk gerektirmeyen ve özerk karar vermeyi ya da girişimciliği zorunlu kılmayan iş ortamlarında daha uyumlu ve rahat davranırlar.
Bağımlı kişilik bozukluğu için psikolog desteği neden önemlidir?
Yukarıda bahsedilen Bağımlı Kişilik Bozukluğu özellikleri, kişinin yaşamında önemli zorluklara yol açabilir. Tek başına karar veremeyen veya sorumluluk alamayan bireyler, yetişkinlikte sık sık çaresizlik hissiyle karşılaşır. Örneğin, hayatını sürdürebilmek için bir işe girip çalışmak gerekir; ancak bağımlı kişilik yapısına sahip bir kişi, bu sorumluluğu genellikle başkalarından, örneğin babasından bekleyebilir.
Genellikle isteyici ve alıcı olan bu kişiler, karşılık verme konusunda yetersiz kalabilirler. Bu ve benzeri davranışlar, sosyal ilişkilerde bozulmalara neden olur. Bu dinamiklerin fark edilmesi ve değiştirilmesi için psikolog desteği almak önem taşır.
Psikolog ve psikiyatrist arasındaki fark nedir?
Psikologlar ve psikiyatristler arasındaki temel fark, eğitim aldıkları fakültelerin farklı olmasıdır. Psikologlar, sosyal bilimler alanındaki fakültelerin Psikoloji bölümlerinden, psikiyatristler ise tıp fakültelerinden mezun olurlar. Klinik psikologlar, lisans eğitimlerinin ardından klinik psikoloji alanında yüksek lisans yaparak uzmanlaşmış kişilerdir. Psikiyatristler ise tıp eğitiminden sonra psikiyatri alanında uzmanlık eğitimi almış hekimlerdir.
Her iki meslek grubu da ruh sağlığı alanında çalışır. Psikiyatristler ağırlıklı olarak ilaç tedavisi uygular, psikologlar ise psikoterapi ve konuşma temelli tedavi yöntemleri kullanırlar.
Ankara’da bağımlı kişilik bozukluğu tedavisi için nereye başvurulabilir?
Ankara’da bağımlı kişilik bozukluğu tedavisi için uzman psikologlara başvurulabilir. Kişilik bozuklukları, psikoterapi ile tedavi edilir.
Randevu oluşturmak veya detaylı bilgi almak için Ankara Çankaya’da bulunan ofisimizi ziyaret edebilir ya da bizimle iletişime geçebilirsiniz.
Son Yazılar.

Ankara’da klinik psikolog ile yapılan görüşmeler genellikle haftada bir veya iki kez olacak şekilde planlanır. Tedavi süreci, danışanın ihtiyaçlarına ve belirlenen terapi planına göre şekillenir. Görüşmeler devam ettikçe, danışanın belirtilerinde iyileşme sağlanması hedeflenir.

